Ekonomi

Reform Enstitüsü sürdürülebilir, dayanıklı, kapsayıcı ve özgün bir kalkınma programı oluşturma sürecine katkı sağlamayı hedefliyor. Türkiye’nin temel sorunlarına finansal göstergeler ve büyüme odaklılığın ötesinde dijitalleşme, sürdürülebilirlik, insani gelişmişlik doğa ve kent ölçütleriyle bakabilen bir program geliştirme hedefiyle raporlar, endeksler, düzenleme-denetleme araçları ve reform önerileri hazırlıyor.

Türkiye’de 1980’den sonra ortaya çıkan ekonomik krizlere karşı devreye sokulan istikrar paketlerinin sürdürülemediği, kapsamlı yapısal reformlarla desteklenemediği, hazırlanan ekonomik programların büyük ölçüde “iç tutarlılık” sorunları olduğu, giderek aşınan kurumsal yapının riskleri ve belirsizlikleri artırarak krizleri daha uzun bir zamana yaydığı görülüyor.

Nihayetinde, Türkiye bugün ekonomik olarak dünyadaki konumunu yitirmeyle karşı karşıya. Dünya ticaretindeki yüksek teknolojili ürün payımızın artırılamaması, özellikle imalat sanayinde yatırım ve ara malı ithalatı bağımlığının düşürülememesi, araştırma ve geliştirme ile yenilikçilik alanlarında istenilen seviyede sonuçlar üretecek bir patikaya girilememesi, işgücü becerilerinin artırılmasını sağlayacak altyapının geliştirilememesi, Türkiye’nin G20 liginden düşmesine de yol açmış bulunuyor.

Ancak bir hususun vurgulanmasında fayda var: 2000’li yılların politikalarının ve özellikle 2018 sonrası ortaya çıkan yeni yapının zamanı kaçırma halini derinleştirdiği bir gerçek olmakla birlikte, sorunun temeli daha eskilere dayanıyor ve yapısallık arz ediyor.

Bugün yaşanan sorunların kalıcı bir çözüme kavuşturulması ancak uzun dönemli ve bütünleşik bir planlama anlayışı ve topyekûn bir dönüşüm ile mümkün görünüyor.

Topyekûn bir dönüşüm gerçekleştirmeden Türkiye’nin sorunlarının çözümü ve dünyadaki konumunun güçlendirilmesi mümkün olmadığı gibi, küresel gelişmelerin hızı ve yoğunluğu nedeniyle geri kalmışlık ve buna bağlı sosyal sorunlar da büyümeye mahkûm hale geliyor.

Reform Enstitüsü, bu sorunların kalıcı çözümü ve Türkiye’nin kalkınma dönüşümünün başlatılabilmesi için üç ayaklı bir öneri ortaya koyuyor: (i) makro ekonomik dengesizliklerin giderilmesine yönelik tedbirler, (ii) yapısal reformlar ve (iii) sektörel atılım politikaları.

Bu üç ayak üzerine oturtulacak ve toplumun tüm kesimleri ile her aşamada istişare edilerek yönetilecek çok yıllı, tutarlı, kapsamlı ve küresel gelişmelerle de uyumlu bir program olmaksızın; Türkiye’nin yapısal bozukluklarının giderilmesi, ekonominin istikrara kavuşturulması, toplumsal refahın artırılması, gelir dağılımında iyileştirme sağlanması ve verimlilik artışı yakalanması mümkün görünmüyor.

Kamunun ekonomideki rolü, son yaşanan küresel gelişmeler nedeniyle daha yoğun bir şekilde gündeme girmiş durumda.

Kamunun kalkınmadaki rolünü; sosyal politikaların, ticaretin, teknolojinin dönüşümünde, yenilik politikalarında, bölgesel politikalarda yeniden tasarlamak ve etkin hale getirmek gerekiyor.

Kamunun en önemli görevi kuşkusuz; kapsamlı ve özgün bir ekonomik reform programı hazırlamak ve bu programın gerektirdiği düzenleme ve denetleme fonksiyonlarının yerine getirilmesinde aksama ve gecikme yaşanmamasını sağlamak olarak öne çıkıyor.

Ekonomik programın gerektirdiği kamu yatırımları ve kamu alımlarının rekabeti bozmayacak şekilde yeniden tasarlanması gerekiyor.

Kamu dışındaki aktörlerin başta sermaye kısıtı olmak üzere bazı sebeplerle öngörülen stratejik programlarda yer alan rolleri istenilen seviyede karşılayamaması halinde, kamunun özel sektörle aktif işbirliklerine imkan verecek bir mekanizma kurulması gerekiyor.

Hazırlanacak olan strateji belgelerindeki hedeflere ulaşmak amacıyla topyekûn bir seferberliğe ihtiyaç bulunuyor. Bu süreçte kamu ve özel kaynakların iyi planlanarak verimli ve etkin kullanılması önem taşıyor.

Reform Enstitüsü, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik sıkışmışlıktan çıkabilmesini sağlayacak bir ekonomik reform programı kapsamında kamunun rolünün yeniden tanımlanması ve yeni bir ekonomi yönetimi anlayışı geliştirilmesi konusunda çalışmalar yürütüyor.

Türkiye’nin sürdürülebilir bir kalkınma sürecine girebilmesi ve dünya ekonomisindeki yerini güçlendirebilmesi için palyatif tedbirler yerine büyük ölçekli ve kapsayıcı bir program değişikliğine gidilmesi zorunluluk oluşturuyor.

Bugün ülkemizde yaşanan ekonomik ve buna bağlı olarak diğer alanlarda ortaya çıkan sorunların temelinde;

  • Düzenleme ve denetleme faaliyetlerinde (hem ex ante hem ex post) nitel ve nicel eksiklikler bulunması, düzenlemelerle ilgili olarak etki analizi uygulamasının benimsenememesi, düzenlemelerle amaçlanan sonuçların gerçekleşmemesi,
  • Politika yapıcıların diğer aktörlerle, zaten tam gelişememiş olan istişare alışkanlığını terk etmiş olması, politikaların veri temelli olmaması ve modellenmemesi,
  • Kurumsal yapının artık ihtiyaçlara cevap vermekten uzak kalması, karışık ve sorunlu mevzuat, aşınmış kadrolar, veri üretme ve yayımlama geleneğinin oturmamış olması,
  • Bir ekonomik aktör olarak devletin adaletsiz kararlar almasının yaygın hale gelmesi, kamu alımları ve kamu yatırımlarının kalkınma amaçlarından uzaklaşması, satın alma ve yatırımların rekabeti bozucu etki yaratması, yolsuzluk seviyesinin azami seviyelere çıkmış olması,
  • Bütçe hakkının ve yasama denetiminin son derece zayıflatılmış olması, bütçe gelirlerinde adaletten uzaklaşılması, gelir politikasının ve vergi harcamalarının ekonomide amaçlanan sonuçları yaratma kabiliyetini büyük ölçüde yitirmiş olması, vergi harcamalarının izlenememesi ve tam olarak raporlanamaması, harcama politikasının katılaşması ve yeni politikaları uygulamaya imkân vermekten uzaklaşmış olması, destekleme politikasının bütünsel bir yaklaşımdan uzak ve sonuç yaratmayacak hale gelmiş olması,
  • Hazırlanan programların ulusal ve küresel koşullara uyumlu ve iç tutarlılığı olan dokümanlar olmaktan çıkması,
  • Ekonomik aktörlerin genel olarak ekonomiye ve özel olarak kamu politika belgelerine güveninin asgari seviyelere inmesi, bu belgelerin artık hem bizzat kamu kurumları hem de diğer ekonomik aktörler için yol gösterici olma niteliğini kaybetmesi, öngörülebilirliğin sağlanamaması,
  • Kamu faaliyetlerinde şeffaflık ve hesap verebilirlik kavramlarının anlamını büyük ölçüde yitirmiş olması,
  • Hukuk devleti ilkelerinin, hak ve özgürlüklerin ağır hasar görmüş olması gibi etmenler bulunuyor.

Türkiye’nin en temel meselesi esasen; kendi sorunlarına kalıcı çözümler üretebilecek ve refah getirecek bir program ve bu programa dönük bir yol haritası oluşturamaması (ve uygulayamaması) olarak karşımıza çıkıyor.

Reform Enstitüsü, Türkiye’nin içinde bulunduğu (yerel ve küresel) koşullar dikkate alınarak ve gelecekte bu görünümün ne yönde şekilleneceği senaryolaştırılarak özgün, çok yıllı, tutarlı bir ekonomik program hazırlıklarına katkıda bulunacak faaliyetler yürütüyor.

Kamu tarafından hazırlanan ve yol gösterici olması beklenen temel politika belgelerinin en önemlisi kuşkusuz beş yıllık kalkınma planlarıdır.

Orta vadeli program, strateji belgeleri, yıllık program, bütçe vb. belgelerinin bu plana göre hazırlanması ve tüm faaliyetlerin de bu plan hedeflerine uyumlu olacak şekilde yürütülmesi beklenir.

Türkiye’de politika belgelerinin hazırlanması ve uygulanması sürecinde önemli aksaklıklar yaşanıyor. Plan – program – bütçe ilişkisinin koptuğu görülüyor.

Bugün; temel politika belgelerinin kamu kesimince dahi yeterince sahiplenilmemesi ve özel sektörce bilinmemesi, politika belgelerinin birbirleriyle ilişkilerinin kamu kesimi tarafından idrak edilememesi, makroekonomik dengelerin oluşturulması aşamasında ihtiyaç duyulan istatistiklerin üretilmesine yönelik ilgili kurumlar arasında bilgi paylaşımı sorunu yaşanması, kalkınma planlarının ve yıllık programların bağının zayıf olması, aynı zayıf bağın stratejik plan, performans programı ve faaliyet raporu arasında da söz konusu olması, kalkınma planına yönelik uygulama programlarında dönem içerisinde eylemlerle ilgili revizyonlara imkân tanıyan esnek bir yapının bulunmaması, güncellemelerin geriden gelmesi, bütçe hazırlık, uygulama ve raporlama sürecinde üst politika belgeleri ile stratejik plan-performans programı gibi kurumsal dokümanlarla ilişki kurulamaması, merkezi yönetim bütçesi dışındaki diğer her türlü bütçe, fon, döner sermaye, özel hesap ve bütçe hesabı alanlarının bir bütün halinde takip edilememesi, yatırım programında yer alan proje parametrelerinde yapılan değişikliklerin icracı kurumlarca zaman zaman mevzuat hükümlerine uygun olmayan şekilde gerçekleştirilmesi gibi çok sayıda sorun yaşanıyor.

Bu bozukluğun sebeplerinin net bir şekilde ortaya konulması ve kaynakların etkin kullanılarak hedeflere ulaşılabilmesini teminen söz konusu sorunların ivedilikle ve kalıcı olarak giderilmesi gerekiyor.

Reform Enstitüsü, ekonomik reformun başarısı için önkoşul olarak görülen bu sorunların giderilmesi ve plan – program – bütçe ilişkisinin güçlü bir şekilde kurulması amacıyla kapsamlı çalışmalar yürütüyor.